Mi-décembre, une soirée brumeuse et glaciale. Le froid des montagnes souffle vers la ville. Même la lumière des lampadaires se fige du gel. Il montre 10 heures accroché à l'une des colonnes en bois qui portent les balcons à l'étage. Il n'y a personne d'autre que le chauffeur de taxi qui attend les clients au coin de la rue. A cette époque de l'hiver, la ville s'endort . De ses racines à ses épaisses feuilles vertes, l'oranger profond est en colère; Il se déplace dans la terre froide et sèche. La lune en forme de bol illumine deux pierres tombales dans la ville de montagne. Dis-moi si je suis seule est le roman extraordinaire de personnes liées par deux meurtres.
Aralık ayının ortası. Puslu ve ayazlı bir akşam. Dağların soğuğu esiyor kente doğru. Sokak lambalarının ışığı bile donuyor ayazdan. Üst kattaki balkonları taşıyan ahşap sütunlardan birinde asılı saat 10’u gösteriyor. Caddede köşe başında müşteri bekleyen taksiciden başka kimse yok. Kışın bu saatte uykuya çekiliyor
kent. Bahçedeki bir çember şeklinde özenle belirlenmiş toprağına giren köklerinden kalın yeşil yapraklarına kadar dipdiri portakal ağacı sinirli; soğuktan kurumuş toprağında kımıldanıp duruyor. Çanak gibi parlayan ay dağ kasabasındaki iki mezar taşını aydınlatıyor. Yalnızsam Söyle iki cinayetle birbirine bağlanan insanların sıra dışı romanı.